N HARFİ İSİMLERNABİ: (Ar.) Er. 1. Haberci, haber veren. 2. Yüksek, yüce. 3. Büyük Türk şairidir. 17. asrın ikinci yarısında yaşamıştır. NABİA: (Ar.) Ka. - Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan. NABİYE: (Ar.) Ka. 1. Ulu, şerefli kimse. 2. Sonradan şair olan kimse. 3. Haberci, haber veren. NACİ: (Ar.) Er. - Necat bulan, kurtulan, selamete kavuşan. Cehennemden kurtulmuş, cennetlik. NACİL: (Ar.) Er. - Soyu sopu temiz olan kimse. NACİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Naci). NADAN: (Fars.) Ka. - Kaba, dobra. NADİDE: (Fars.) Ka. - Görülmemiş görülmedik. Pek seyrek bulunan, çok değerli. NADİM: (Ar.) Er. - Pişmanlık duyan, pişman. Tevbe eden. NADİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Nadim). NÂDİR: (Ar.) Er. - Seyrek, az, ender bulunur. NADİ: (Ar.) Er. 1. Nida eden, haykıran, çağıran. 2. Toplantı, meclis, (bkz. Nida). NÂDİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nadir). NADİYE: (Ar.) Ka. 1. Bağırıp, çağıran, seslenen. 2. Toplantı, meclis. NÂFERİZ: (Fars.) Er. 1. Göbek düşüren. 2. Koku saçan. NAFİ': (Ar.) - Yararlı, kârlı. Şifalı, hayır ve fayda verici şeyler yaratan Allah. - Esmaü'l-Hüsna'dandır. "Abd" takısı alarak kullanılır. NÂFİA: (Ar.) Ka. - Bayındırlık işleri. NAFİH: (Ar.) Er. - Üfleyen, üfleyici. NAFİLE: (Ar.) Ka. - Mal, ganimet, ihsan bağış. NAFİZ: (Ar.) Er. 1. Delen, delip geçen. İçeriye giren, işleyen. 2. Tesir eden, sözü geçen. NAFİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nafiz). NÂGEHAN: (Fars.) Ka. - Ansızın, birdenbire. NAĞME: (Ar.) Ka. - Ahenk güzel ses. (bkz. Ezgi). NAHİD: (Fars.) Er. - Venüs (zühre) gezegeni. (Arapça'da) Yeni yetişen kız. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. NAHİDE: (Fars.) Ka. - (bkz, Nahid). NAHİRE: (Ar.) Ka. - Ayın ilk günü ya da son gecesi. NAİB: (Ar.) Er. - 1. Vekil, birinin yerine geçen, kadı vekili, Şeriata göre hükmeden hakim. 2. Nöbet bekleyen, nöbetle gelen. NAİBE: (Ar.) Ka. - Vekil, birinin yerine geçen. NAİL: (Ar.) Er. - Muradına eren, ermiş, ele geçiren. Naili: Divan edebiyatı şairlerinden olup asıl adı Salih'tir. Manastır'da doğmuş, Mısır'da vefat etmiştir. NAİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nail). NAİM: (Ar.) Er. 1. Bollukta yaşayış. 2. Cennetin bir kısmı. Daru'n-Naim: Cennet. NAİMA: (Ar.) Er. - Haleb'te doğmuş, asıl adı Mustafa Naim'dir. Naima tarihiyle meşhurdur. NAİME: (Ar.) Ka. - Güzel zarif kadın. Nazlı büyütülmüş kadın. NAİRE: (Ar.) Ka. - Ateş, alev, sıcaklık. NAKİ: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Çok ince, çok güzel, zarif. NAKİB: (Ar.) Er. - Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili. Bir tekkede, şeyhin yardımcısı olan ve en eski derviş veya dede. NAKİBE: (Ar.) Ka. 1. İnsan ruhu. 2. Akıl. NAKİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Naki). NAKŞİDİL: (Ar.) Ka. - Gönül resmi, gönül süsü. NÂLÂN: (Fars.) Ka. - İnleyen, inleyici, ağlayan, feryad eden. Manası dolayısıyla isim olarak kullanılmamalıdır. NALE: (Fars.) Ka. - İnleme, inilti. NALEZEN: (Fars.) Ka. - İnleyen, inildeyen. NAMAL: (Tür.) Er. - Adın duyulsun, ün kazan. NAMDAR: (Fars.) Er. - Namlı, ünlü. NAME: (Fars.) Ka. - Sevgiliye ve aşka ait yazılmış mektup. Mektup. Kitap, dergi. NAMİ: (Fars.) Er. - Namlı, şöhretli ünlü. NAMIK: (Ar.) Er. - Yazıcı, katip, yazar NAMIKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Namık). NAMİYE: (Ar.) Ka. - Olma, yerden bitme kuvvetli, gelişme yetişme. NAMUS: (Ar.). 1. Kanun nizam. 2. Ar, edep, haya, ırz. 3. Temizlik, doğruluk. 4. Allah'a yakın olan büyük melek. NAMVER: (Fars.) Er. - Adlı, ünlü. NARDAN: (Fars.) Ka. 1. Nar taneleri. 2. Gözyaşı damlaları. NARDANE: (Fars.) Ka. - Nar tanesi. NARDİN: (Fars.) Ka. - Bir çeşit sümbül. NARGÜL: (Fars.) Ka. - Ateş renginde, kırmızı gül. NARİN: (Fars.) Ka. - İnce, zarif yapılı, nazik. Zayıf çelimsiz. NARİYE: (Ar.) Ka. - Ateşle ilgili, cin peri. - İsim olarak kullanılmaz. NASIH: (Ar.) Er. - Nasihat eden, öğüt veren. - Nasıh-ı Emin: Hz. Nuh (a.s.). NÂSIHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Nasıh). NASIR: (Ar.) Er. - Yardımcı, yardım eden (muin). "Abd" takısı alarak kullanılırsa daha iyi olur. Abdünnasır. NASİB: (a.i) Er. - Pay hisse. Birinin elde ettiği şey. Allah'ın kısmet ettiği şey. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. NASİBE: (Ar.) Ka. - Dikili taş. Yollara nişan için dikilen taş. NASR: (Ar.) Er. - Yardım. - Üstünlük (zafer). - Kur'an-ı Kerim'in 110. suresi. Nasrullah: Allah'ın yardımı. NASRUDDİN: (Ar.) Er. - (Dine yardımı dokunan. - Dilimizde "Nasreddin" şeklinde kullanılır. NASRULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nusreti, yardımı. NASUH: (Ar.) Er. 1. Nasihatçı, öğütçü. 2. Halis, temiz. NASUHİ: (Ar.) Er. - Bozulmaz şekilde tevbe edici. NÂŞİD: (Ar.) Er. - Şiir okuyan, şiir söyleyen, şiir yazan. NÂŞİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Naşid). NAŞİR: (Ar.) Er. - Neşreden, dağıtan, yayan, yayınlayan. NATIK: (Ar.) Er. 1. Söyleyen konuşan. 2. Düşünen. 3. Bildiren, bildirici. NATIKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Natık). NÂYAB: (Fars.) - Bulunmaz. Benzeri olmaz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NAYMAN: (Moğ.) Er. - Sekiz. Batı Moğolistan'da yaşayan sekiz kabileden oluşan Türk topluluğu. NAZ: (Fars.) Ka. 1. Kendini beğendirmek için takınılan yapmacık cilve, işve. 2. Bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme. Şımarıklık. 3. Yalvarma, rica. NAZAN: (Fars.) Ka. - Nazlı. NAZENDE: (Fars.) Ka. - Naz edici, nazlı, hoş edalı. NAZENİN: (Fars.) Ka. 1. Cilveli, oynak. Çok nazlı yetiştirilmiş, şımarık. 2. Narin ince yapılı. NAZIDİL: (Fars.) Ka. - Gönül nazı, gönül cilvesi. NAZIM: (Ar.) Er. - Tanzim eden, düzenleyen. Sıra sıra, dizi dizi olan şey. NÂZIME: (Ar.) Ka. - (bkz. Nazım). NAZIR: (Ar.) Er. 1. Nazar eden, nezaret eden, bakan, gözeten. 2. Vekil bakan. 3. Bir yüzü bir tarafa yönelik olan. NAZİF: (Ar.) Er. - Temiz, pak, nazik, zarif ve şık giyimli. NAZİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nazif). NAZİK: (Fars.) Ka. 1. İnce, narin. 2. Terbiyeli, saygılı. 3. Güzel zarif. NAZİL: (Ar.) Er. - Yukardan aşağıya inen. Bir yere konan, bir yerde konaklayan. NAZİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nazil). NAZİR: (Ar.). - Er. 1. Taze. 2. Altın. 3. Benzer eş. NAZİRE: (Ar.) Ka. 1. Örnek karşılık. 2. Manzum eserde ayrı vezin ve kafiyede benzer olma hali. NAZLAN: (Tür.) Ka. - Kendini beğendir, nazlı ol. NAZLI: (Tür.) Ka. - Naz yapan, kendini ağıra satan. Değer verilen sevgili. NAZLIGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Nazlı). NAZLIHAN: (Tür.) Ka. - (bkz. Nazlı.) NAZMİ: (Ar.) Er. - Dizme, tertib etme, sıraya koyma. Sıra, tertip. - Vezinli, kafiyeli söz. NAZMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Naz-mi). NAZRA: (Ar.) Ka. - Bir tek bakış. NAZRET: (Ar.) - Tazelik. 2. Bakma, bakış. 3. İdare, reislik. 4. Nazırlık. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEBA: (Ar.) - Haber. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEBAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinin şanı ve şerefi. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. NEBÂHAT: (Ar.) Ka. 1. Şan, şeref, onur. 2. Şan, şeref sahibi. NEBÂLET: (Ar.) Ka. 1. Zekilik. 2. Büyüklük, ululuk. 3. Cömertlik. NEBİ: (Ar.) Er. - Haberci. Peygamber. NEBİH: (Ar.) Er. - Namlı, şerefli. NEBİHE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nebih). NEBİL: (Ar.) Er. 1. Yüksek meziyet ve onur sahibi. 2. Akıllı, anlayışlı. Bilgili, faziletli. NEBİLE: (Ar.) Ka. - (bkz, Nebil). NEBİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nabiye). NECÂBET: (Ar.) Er. - Soyluluk, soy temizliği. NECAETTİN: (Ar.) Er. - Dine girip hidayete eren, kurtulan. NECÂH: (Ar.) Er. - İsteğine ulaşma. Kurtulma. İhtiyaçlarını temin edebilmek. NECAT: (Ar.) Er. - Kurtulma, kurtuluş. Selamet. NECATİ: (Ar.) Er. - Kurtulmaya mensup, kurtuluşla ilgili. Necati: 15 asır meşhur Osmanlı şairi olup asıl adı İsa'dır. NECCAR: (Ar.) Er. - Dülger. Marangoz. - Daha çok lakab olarak kullanılır. NECDET: (Ar.) Er. - Kahramanllık yiğitlik, efelik. Korkusuz olmak. NECEF: (Ar.) Er. - Yüksek, sırt tepe, tümsek. Kufe civarlarında Hz. Ali'nin türbesinin bulunduğu yer. NECİB: (Ar.) Er. 1. Soyu sopu temiz pak olan kimse. 2. Asilzade, kıymetli, üstün. 3. Güzel ahlak sahibi. - Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır. NECİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Necip). NECİD: (Ar.). - Yüksek yayla. Arabistan'ın sahil ovasına ve çukur sahaya zıt olan yüksek kısım. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NECİL: (Ar.) Er. - Soylu, soyu sopu temiz, kişizade. Asıl. NECİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Necil). NECİY: (Ar.) Er. - Sırdaş. NECİYULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kurtuluş verdiği kişi. Hz. Peygamberin isimlerinden. NECLA: (Ar.) Ka. - Çocuk, evlat. Kuşak, soy, nesil. NECMİ: (Ar.) Er. - Yıldızla ilgili. Necmüddin: Dinin yıldızı. - Dilimizde "Necmettin" şeklinde kullanılmaktadır. NECMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Necmi). NECVE: (Ar.) Ka. - Tümsek ve yüksek yer. NEDA: (Ar.). - Çiğ, nem rutubet, (bkz. Şebnem). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEDİM: (Ar.) Er. 1. Meclis arkadaşı, sohbet arkadaşı. 2. Büyükleri fıkra ve hikayeleri ile eğlendiren. Güzel hikayeler anlatan, tatlı konuşan. -Nedim: Osmanlı şairlerinden. Asıl adı Ahmed'tir. Lale devri şairlerindendir. NEDİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Nedim). -Zengin veya itibarlı bir kadının arkadaşı. Saray hayatında Sultan hanımlarının yardımcıları. NEDRET: (Ar.). - Azlık, seyreklik, az bulunurluk. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEDVE: (Ar.) Er. - Görüşme konuşma. Daru'n-Nedve'. Cahiliyye zamanında Mekke'de, kabile işlerini konuşmak için yapılmış olan meşhur bina. NEFASET: (Ar.) Ka. - Nefislik, nefis olma hali. Kıymetlilik. NEFER: (Ar.) Er. 1. Bir adam, tek kişi. 2. Er, asker. NEFİ: (Ar.) Er. - Çıkar ile ilgili faydacı, menfaat, kâr. - Nefi', Divan edebiyatının başarılı şairlerindendir. 4. Murad zamanında yaşamıştır. NEFİS: (Ar.) Ka. - Çok hoş, hoşa giden, beğenilen. NEFİSE: (Ar.) Ka. - Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel, çok beğenilen. NEHÂR: (Ar.) Ka. -Gündüz. NEHİB: (Ar.) Er. 1. Dehşet, korku. 2. Yağmacı, çapulcu. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. NEHİR: (Ar.) Ka. - Akarsu, ırmak. Çok bol su. NEHİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nehir). NEHRİ: (Ar.) Er. - Nehirle ilgili, nehire ait. NEJAD: (Fars.) Er. - Soy, nesil. NEMA: (Ar.) Ka. 1. Artma, çoğalma. 2. Büyüme, uzanma. 3. Faiz. NEMİR: (Ar.) Ka. - Tatlı su. NEMRUD: (Ar.) Er. - Babil'in kurucusu olduğu sanılan hükümdar. M.Ö. 2640'ta yaşamış Hz. İbrahim'i ateşe attırmıştır. Babil kulesinin onun zamanında yapıldığı söylenmektedir. -İsim olarak kullanılmaz. NEPTÜN: (Lat.) Er. - Güneşe yakınlığı 8. sırada olan gezegen. NERGİS:(Fars.) Ka. - Nergisgillerden çiçekleri ayrı veya bir köksap üzerinde şemsiye vaziyetinde bulunan ve beyaz san nevilesi de olan bir süs çiçeği. NERİM: (Fars.) Er. - Pehlivan, yiğit, bahadır. NERİMAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Nerim). - Rüstem'in dedesi olan Şam'ın babası. NERMİ: (Fars.) Er. - Yumuşak, gevşeklik. NERMİN: (Fars.) Ka. - Yumuşak. NESEFİ: (Ar.) Er. - Yapı ustası. NESİB: (Ar.) Er. - Soylu, soyu temiz baba. NESİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nesib). NESİF: (Ar.) Er. - İki kişi arasında olan sır. NESİL: (Ar.) Er. - Aynı çağda, aynı yaşta bulunan kimselerin tümü, kuşak. NESİM: (Ar.) Er. 1. Hafif rüzgar. 2. Hoş, mülayim insan. NESİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Nesim). NESLİ: (Ar.) Ka. - Nesle ait, soya ait. NESLİGÜL: (a.f.i.) Ka. - Gül soyu, gül gibi güzel soydan gelen. NESLİHAN: (a.f.i.) Ka. - Han nesline ait, hanın soyundan. NESLİŞAH: (a.f.i.) Ka. - Şah soyundan gelen. NESRİN: (Fars.) Ka. - Yaban gülü Ağustos gülü. Mısır gülü. Van gülü. NEŞTERİN: (Fars.) Ka. - Ağustos gülü, yaban gülü. NEŞAT: (Ar.) Er. - Sevinç, neşe, şenlik, keyif. İran şairlerinden birisinin adı. NEŞET: (Ar.) Er. 1. Meydana gelme, gelişme. 2. Kaynak olma, bir mecradan çıkış. Neşet: 19. yy. Türk şairlerinden biri. NEŞE: (Ar.) Ka. - Neşe keyif, sevinç. Az sarhoşluk, çakırkeyif. NEŞECAN: (a.t.i.) Ka. - Canın neşesi, mutluluğu. NEŞEGÜL: (a.f.i.) Ka. - (bkz. Neşe). NEŞENUR: (Ar.) Ka. - Işık saçan neşe, sevinç. - (bkz. Neşe). NEŞEVER: (a.t.i.) Ka. - Çok neşeli. NEŞİD: (Ar.) Er. - (bkz. Neşide). NEŞİDE: (Ar.) Ka. - Manzum şiir. Atasözü derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısra. NEŞVE: (Ar.) Ka. - Sevinç. NEVA: (Fars.) Ka. 1. Ses, şada, makam, ahenk, name. 2. Refah, zenginlik. Güç, kudret. 3. Doğu müziğinde bir makam. NEVADİR: (Ar.). - Az bulunan şeyler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVÂL: (Ar.). 1. Talih, kısmet. 2. Bahşiş, bağış. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVAZ: (Fars.) Er. - Okşayan, okşayıcı. NEVBAHAR: (Fars.) Ka. - İlkbahar. Yeni bahar. NEVBAHT: (f.a.i.) Ka. - Yeni şansı açılmış, şansı açık. NEVBAR: (Fars.) Ka. 1. Genç kız. 2. Turfanda çıkan meyve ve çiçek. NEVBARE: (Fars.) Ka. - Turfanda yemiş. Taze yeşillik. NEVCİ: (Fars.) Er. - Makam, ahenk ve nasip ile ilgili. Ali Şakir'in lakabı. NEVCİVAN: (Fars.) Er. - Genç, delikanlı. NEVEDA: (Fars.) Ka. - Yeni tavır, yeni eda. "Nev" ve "eda" kelimelerinden birleşik isim. NEVESER: (Fars.). - Türk müziğinde birleşik bir makam. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVFEL: (Ar.) Er. - Deniz. (bkz. Derya). Sahabe isimlerindendir. NEVGÜL: (Fars.) Ka. - Yeni açılmış gül. NEVHAYAT: (f.a.i.) Ka. - Yeni hayat, yeni yaşam. NEVHİZ: (Fars.) Er. - Genç. Yeni yetişmiş, yeni çıkmış. NEVİDE: (Ar.) Ka. - İyi, sevinçli haber. NEVİN: (Fars.) Ka. - Yepyeni, yeni şey, yeni olan. NEVİNUR: (Fars.) Ka. - Renk ışık. NEVİR: (Ar.) Ka. 1. Parlaklık. 2.Ağaç çiçeği. NEVİT: (Fars.) Er. - İyi, sevinçli haber, müjde. NEVNİHAL: (Fars.) Ka. - Taze fidan, ağacın taze sürgünü. NEVRA: (Ar.) Ka. 1. Işıklı olma, parlaklık. 2. Çiçek, özellikle beyaz çiçek. NEVRED: (Fars.). - Gezen, dolaşan, yol alan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin ışığı, aydınlığı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. NEVRES: (Fars.). - Yeni yetişen, yeni biten. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVRESTE: (Fars.) Ka. - (bkz. Nevres). NEVRİYE: (Ar.) Ka. - Işıkla, parlaklıkla, aydınlıkla ilgili. NEVRUZ: (Fars.) Ka. 1. Yeni gün. 2. İlkbahar başlangıcı. 3. Türk müziğinin makamlarından. NEVSAL: (Fars.) Er. - Yeni yıl. NEVSALE: (Fars.) Ka. - Genç, taze, küçük. NEVŞAH: (Fars.) Er. 1. Yeni dal. 2.Yeni bilmiş geyik boynuzu. NEVZAD: (Fars.) Er. - Yeni doğmuş. Yeni doğan. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. NEVZAR: (Fars.). - Yeni ağlayış, ağlaması güzel olan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEVZENİN: (Fars.). - Yeni tarz yeni yöntem. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NEYYİR: (Ar.) Er. - Nurlu, parlak. Işıklı cisim. Güneş. NEYYİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Neyyir). NEYZEN: (Fars.) Er. - Ney çalan kimse. NEZAFET: (Ar.) Ka. - Temizlik, paklık. NEZÂHAT: (Ar.) Ka. - Temizlik, paklık. İncelik, rikkat. NEZÂKET: (Fars.) Ka. 1. Naziklik. 2. Zariflik, incelik. 3. Terbiye. 4. Ehemmiyet. NEZİH: (Ar.) Er. - Temiz, pak. NEZİHE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nezih). NEZİHİ: (Ar.) Er. - Temizlik, saflık, incelikle ilgili. NEZİR: (Ar.) Er. 1. Birini doğru yola (Sırat-ı Müstakim'e) yöneltmek için Allah'ın azabıyla gözdağı vererek korkutmak. 2. (Fıkıh'ta) Adak, dilek, tahsis. 3. Kendisini Allah yoluna adayan kişi. Kur'an'da 40'tan fazla yerde geçmektedir. Hz. Peygamberin isimlerinden. NEZİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Nezir). NEZZAM: (Ar.) Er. - Nizam veren düzenleyen. NİDA: (Ar.) Ka. 1. Çağırma, bağırma, seslenme. 2. Ses verme. NİGAH: (Fars.) Ka. 1. Bakış, bakma. 2. Göz. NİGAR: (Fars.) Ka. 1. Resim. 2. Resmedilmiş, resmi yapılmış. Put. 3. Sevgili. 4. Türk musikisinde bir makam. Nigar Hanım: Meşhur kadın şairlerdendir. Osman Paşa'nın kızıdır. NİHAD: (Fars.) Er. - Tabiat huy, yaratılış, kişilik, bünye. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. NİHAL: (Fars.) Ka. 1. Sevgili. 2. Taze, düzgün fidan, sürgün. NİHALE: (Ar.) Ka. 1. Yeni yetişmiş, düzgün, fidan. 2. Avcı, korkuluğu. 3. Döşeme, döşenecek şey. NİHAN: (Fars.) Ka. - Gizli, saklı. Bulunmayan, görünmeyen. NİHAVEND: (Fars.) Ka. 1. İran'ın batı yöresinde ünlü bir kent. 2. Musikide bir makam. NİHAYET: (Ar.). 1. Son. Sonunda. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NİJAD: (Fars.) Er. - Soy, nesil, ne-seb. Tabiat, cibilliyet, (bkz. Nejad). NİKÂN: (Fars.) - İyiler, hoşlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NİKBİN: (Fars.) Ka. - İyimser. NİKHU: (Fars.) - İyi huylu, huyu güzel. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılır. NİL: (Ar.) Ka. 1. Çivit otu. 2. Mısır'dan geçen Akdeniz'e dökülen meşhur nehir. NİLAY: (Ar.) Ka. - İki nil. Seyhan ve Ceyhan nehirleri. Fırat ve Dicle nehirleri. NİLGÜN: (Fars.) Ka. - Çividî, çivit renginde, lacivert. NİLHAN: (Ar.) Ka. - Nil havzası hanlarından. NİLSU: (Tür.) Ka. - (bkz. Nil). NİLÜFER: (Fars.) Ka. - Çiçek adı. NİMET: (Ar.) Ka. 1. İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş. 2. Azık, yiyeceğe, içeceğe dair şeyler. 3. Saadet, mutluluk. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NİMETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nimeti. NİMRE: (Ar.) Ka. - Dişi kaplan. NİSA: (Ar.) Ka. 1. Kadınlar. 2. Kur'an-ı Kerim'in 4. suresi. NİSAN: (Süry.) Ka. 1. Bolluk, bereket, cömertlik. 2. İlkbaharın 4. ayı.. 3. Sur. NİŞAN: (Fars.) Er. 1. İm, iz, belirti. 2. Amaç, hedef. 3. Tuğra, madalya. NİŞANBEY: (f.t.i.) Er. - (bkz. Nişan). NİYAZ: (Fars.) Er. 1. Yalvarma, yakarma. Dua. 2. Bazı tarikatlarda küçüğün büyüğe karşı olan selam, saygı ve duası. 3. İhtiyaç, muhtaçlık. NİYAZİ: (Fars.) Er. 1. (bkz. Niyaz). 2. Yalvarıcı, niyaz edici. Sevgili. Türk mutasavvıflarından birisi. 18. yy.'da yaşamıştır. NİZAM: (Ar.) Er. 1. Dizi, sıra. Düzen, usul, tertip, yol, kaide. 2. Kanunlar. 3. Hindistan'daki küçük devletlerin hükümdarlığı. Nizamüddin: Dinin nizamı, düzeni. - Dilimizde "Nizamettin" olarak kullanılır. NİZAMİ: (Ar.) Er. 1. Usulüne uygun, terkipli, düzenli. 2. Kanun ve nizama ait, onunla ilgili. Nizami; İran'ın en büyük şairlerinden olup, Genceli'dir. NUH: (Ar.) Er. - Nuh peygamber. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen 25 peygamberden baştan 3. sırada gelen kişi. Zamanında Nuh tufanı olmuştur. Kur'an-ı Kerim'in 71. suresinin adı. NUHAYLE: (Ar.) Er. - İrak'ta, Kufe'ye yakın bir mevki. NUHBE: (Ar.) Ka. - Herşeyin seçilmişi, seçkin, seçilmiş, aydınlanmış. NUHCAN: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nuh). NUHİ: (Ar.) Er. - Nuh'a ait, Nuh ile ilgili. Pek eski. NUMAN: (Ar.). 1. Kan. 2. Gelincik. Hanefi Mezhebi'nin imamı, Nu'man b. Sabit. NUR: (Ar.) Ka. 1. Aydınlık, parıltı, parlaklık, niran. 2. Mekke'deki Hıra dağı. Işığın bir şeye yansımasından meydana gelen parlaklık. Zünnureyn: Hz. Peygamberin 2 kızıyla evlendiği için Hz. Osman'a verilen unvan, onur sahibi. Kur'an-ı Kerim'in 24. suresinin adı. NURAL: (a.t.i.) Ka. - Nur, ışık al, ışıklı ol. NURALEM: (Ar.) Ka. - Evrenin nuru, alemi aydınlatan. NURALP: (a.t.i.) Er. - Nurlu, yiğit. NURAN: (Fars.) Ka. - Işıklı. Nurlu, nura ait. NURANİ: (Fars.) Er. - Işıklı, ışık saçan. Saygı uyandıran, nurlu. NURATAY: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nuralp). NURAY: (a.t.i.) Ka. - Işık saçan ay. Ayın en çok ışık saçtığı dönem. NURBAKİ: (Ar.) Er. - Sürekli aydınlık olan, nurlu sabah. NURBANU: (a.f.i.) Ka. - Nur yüzlü hanım, gelin, prenses. - Nur ve ba-nu'dan birleşik isim. NURBAY: (a.t.i.) Er. - Nurlu, aydınlık kimse. NURCAN: (a.t.i.) Ka. - Canlı, neşeli, hayat dolu. NURCİHAN: (a.f.i.) Ka. - Cihan'ın nuru, ışığı. Dünyaya ışık saçan. Türk-Hind imparatoru Cihangir'in zevcesi. NURCİVAN: (a.f.i.) Er. 1. Parlak, neşeli, genç. 2. Mert, gözüpek, genç. NURÇİN: (a.f.i.) Ka. - Nur toplayan, ışık derleyen, NURDAĞ: (a.t.i.) Er. - Nurdağı, Nurdan dağ. NURDAN: (a.t.i.) Ka. - Nur'a ait, nurdan yapılmış. NURDANAY: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurdan). NURDİL: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı gönül. NURDOĞAN: (a.t.i.) Ka. - Nurlu insan. NUREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin nuru, ışığı. NUREFŞAN: (a.f.i.) Ka. - Aydınlık veren, ortalığı ışık içinde bırakan. -Nur ve efşan kelimelerinden birleşik isim. NUREL: (a.t.i.) Ka. - Nurlu el. NURER: (a.t.i.) Er. - Nurlu insan. NURERSİN: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nurer). NURFER: (a.f.i.) Ka. - Işık ve aydınlık. NURFİDAN: (a.f.i.) Ka. - Taze ve pırıl pırıl genç, zarif hanım. NURGÖK: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, aydınlık gökyüzü. NURGÜL: (Fars.) Ka. - Gülün en parlak olanı. NURGÜN: (a.t.i.) Ka. 1. Nurlu gün, ışıklı gün. 2. Günün ve bütün hayatın nurlu parlak olması. NURHAN: (a.t.i.) Ka. - Nur'un yöneticisi, hakimi. NURHİLAL: (Ar.) Ka. - (bkz. Nuray). NURİ: (Ar.) Er. - Nura ait, nurla ilgili. NURİNİSA: (Ar.) Ka. - Nurlu kadın. NURIŞIK: (a.t.i.) Ka. - Bol ışık, aydınlık. NURİYYE: (Ar.) Ka. - Rufai tarikatı şubelerinden biri. NURKAN: (a.t.i.) Er. - Temiz, berrak soydan gelen. NURKUT: (a.t.i.) Er. - (bkz. Nurkan). NURMAH: (Fars.) Ka. - Işıklı ay, ay gibi güzel ve nurlu. NURMELEK: (Ar.) Ka. - (bkz. Melek). NURNİGAR: (a.f.i.) Ka. - Işıklı, aydınlık, sevgili. NUROL: (a.t.i.) Er. - Nurlu ol, ışıklı ol. NURPERİ: (a.f.i.) Ka. - Işıklı, peri kadar güzel. NURSABAH: (Ar.) Ka. - Aydınlık sabah. NURSAÇ: (a.t.i.) Ka. - Işık saç, aydınlat. NURSAL: (a.t.i.) Er. - Işık saç, aydınlat. NURSEL: (a.t.i.) Ka. - Nur, ışık seli akışı. NURSELİ: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursel). NURSEMA: (Ar.) Ka. - Işıklı, aydınlık gökyüzü. NURSEN: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı, kişi, insan. NURSENİN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursen). NURSER: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, aydınlık, münevver kafalı insan. NURSEREN: (Ar.) Ka. - (bkz. Nurser). NURSEV: (a.t.i.) Ka. - Işığı sev. NURSEVİL: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursev). NURSİM: (Fars.) Ka. - Aydınlık ve gümüş gibi parlak. NURSİMA: (Fars.) Ka. - Işıklı, aydınlık yüz. NURSİNE: (Fars.) Ka. - Işıklı, aydınlık yürek. NURSU: (a.t.i.) Ka. - Nurlu su. NURSUN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurser). NURŞAH: (Fars.) Er. - Parlak hükümdar. NURŞEN: (Fars.) Ka. - Çok çok ışıklı, neşeli insan. NURTAÇ: (a.t.i.) Er. - Nurdan taç. NURTAN: (a.t.i.) Er. - Işıklı tan. NURTANE: (a.t.i.) Ka. - Nurlu, biricik insan. NURTEK: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nurtane). NURTEKİN: (a.t.i.) Er. - Aydın ve güvenilir, emin. NURTEN: (a.t.i.) Ka. - Beyaz, parlak, ten. NURULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nuru. NURVER: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursun). NURVEREN: (a.t.i.) Ka. - (bkz. Nursun). NURZAT: (Tür.) Er. - Nurlu, aydınlık kişi. NURZEN: (a.f.i.) Ka. - Nurlu, ışıklı kadın. NURZER: (Ar.) Ka. - Altın gibi parlak ışık, altın ışık. NUSRET: (Ar.). 1. Yardım. 2. Allah'ın yardımı. 3. Zafer, muzafferiyet. Basan, üstünlük. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NUSRETTİN: (Ar.) Er. 1. Dinin yardım ettiği. 2. Dinin başarılı temsilcisi. NUŞAT: (Fars.) Er. - İçkiden sarhoş olmuş, mest olmuş. NUŞİN:: (Fars.) Er. - Tatlı, hoş, güzel. NUŞİREVAN: (f.h.i.) Er. - İran'da 531-579 yıllan arasında hükümdarlık etmiş ve doğruluğuyla şöhret bulmuş olan Sasani Şahı, "adil" lakabıyla anılır. NUTKİ: (Ar.) Er. - Söz, lakırdı, konuşma. Nutuk, söylev, söyleyen. NUYAN: (Fars.) Er. - Şehzade, prens. NÜKHET: (Ar.) Ka. 1. Nükteler, herkesin anlayamayacağı ince, zarif, manalı sözler. 2. Koku. NÜVE: (Ar.). - Çekirdek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NÜVEYT: (Ar.). - Çekirdekçik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. NÜVİD: (Fars.) Ka. - Müjde, muştu. Hayırlı haber. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Türk dil kuralı açısından son harf olan "d/t" olarak kullanılır. NÜVİDE: (Fars.) Ka. - (bkz. Nüvid). NÜZHET: (Ar.). 1. Neşe, eğlence, eğlence yerlerini seyredip gezme. 2, Sevinç, ferahlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |